Çocukluğun Kar Fırtınası
Karlı günlerde okula kışlık kıyafetsiz, sersefil giden çocuklar, bir tas çorbayı bin bir mihnetle bulan yetimler, ilginin ve sevginin çok pahalı olduğu evlerde yetişenler, yediği dayağın haddi hesabı olmayanlar, yer yatağında kardeşleriyle uyuyanlar, delik ayakkabılarla bitmeyen yollar, bayat ekmeğin bile bulunmadığı günler ve nice tarifsiz çilenin kar fırtınası gibi yağdığı bir çocukluk geçirenler, bir gün tüm bunların geride kaldığı bir rahatlığa ve varsıllığa erişseler de hiç yokluk çekmemişlerin yaşadığı gibi yaşayamazlar.
Onlar gibi havuz başlarında çılgın(!) partiler düzenleyemezler, disko müziklerine tahammül edemezler, şuh kahkahalar atanları yadırgarlar, içlerindeki yaralı çocuğu teselli edemezler, o garip gönüllerinin harabiyetini ne yapsalar ne etseler de onaramazlar.
İçinden kuşların geçtiği o göğüs boşluğuna dağları doldursalar yine yetmez, evrenin sonsuzluğu kadar sonsuzdur bu çocukların kederleri.
Kafka gibi kalbine saplı bir bıçakla dolaşanlar, gamsızlar gibi eğlenemezler, evlenemezler, herkes gibi gülemez, coşamaz, oynayamazlar. İçip içip dağıtamazlar. Rol yapamazlar.
Bu dünyayı düğün dernek zanneden sürülerin zulmü kuşatmış. Zulmünüzde boğulun.