İttihatçı Siyasetin Yamukluğu
“Ulus devletlerin, devletlerin evriminde aşılması gereken bir evre” olduğu tezi, okullarda öğretilen mesnetsiz tezlerdendir. Oysa feodal egemenlerin din tutkalının yerini burjuvazinin ulus tutkalı almıştı ve insanlık açısından değişen bir şey yoktu. Bir coğrafya üzerinde yaşayan halka; ulus, millet, ümmet, vb. sıfatlar, etiketler yakıştırmakla, ancak egemen sınıfların çıkarlarına uygun manipülasyon yapmaktan öte bir işe yaramıyor. Din adına açılan savaşların yerini, ulus adına yapılan savaşlar almıştı. Ayrıca kapitalizm için ulus devlet modeli, bir kalkınma modeli ve Sosyalist bloka karşı oluşturulan kalelerdi. Ulus devletlerin orduları bu nedenle vardı, bu nedenle NATO kurulmuştu. Ancak, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla üniter devletler çağı bitmiş oldu ve 21. yüzyıl o gün başladı. Üniter devletlerin kurucusu kapitalistler, bu devletlerin fişini çektiler ve çağ değişti, “Yeni Dünya Düzeni” tezlerini yeniden piyasaya sürdüler.
Eğer sınırımızda bir sosyalist devlet kurulmasaydı, bu coğrafyada bir ulus devlet ve “Kemalizm” adlı bir öğreti olur muydu, düşünmek gerek. Anti-komünist ulusalcılarımız, bu Cumhuriyetin Sovyetler Birliği’nin yüzü suyu hürmetine var olduğunu hep inkâr etseler de, bugün yaşadıklarımızın ve ödediklerimizin bedelinin arka planını görmezden gelip itiraf etmeseler de, hakikat bundan başkası değil.
Bugünkü çatışma, ulus devletlerin elindeki mal ve hizmetler toplamının küresel sermayeye transfer edilmesi, sermayenin el değiştirmesi operasyonudur. AK Parti bu maksatla kurulmuş geçici bir proje oluşundan dolayı her şeyi satmakta ve süreci tamamlamaya çalışmaktadır. Oysa tarihte ilerleme yoktur; ilerlemeci tarih ve kalkınmacı iktisat paradigmalarını İttihatçılar başımıza belâ ettiler. İttihatçıların İslamî kanadı olan AKP, ANAP gibi bir müteahhit partisi olarak 3. Köprü, HES’ler ve devasa havalimanı vd. gereksiz yatırımlarla göz boyamaya çabaladı. Gelinen nokta beyhudedir.
İttihatçı mantığa göre, Osmanlı’yı yıkmak ilericilik, Cumhuriyeti yıkmak gericilik kabul ediliyor. Oysa her ikisini yapan da kendileridir, bu ülkenin temeline saatli bomba yerleştirip başkalarını suçlayan entrikacılar “Avrupaî ve zinde kuvvetler”den başkası mı?
AKP’liler İttihatçıların abdestli, oruçlu kanadıdır. Menderes ve Demirel nasıl ki CHP’nin rahminden çıkmışsa, Çiller ve Erdoğan da onların kuluçkasından çıktılar.
AKP ile Türkiye, 30’ların Almanya’sı gibi bir havaya girdi, nasıl ki Alman halkı bu işin sonunun savaşa gideceğini göremediyse, burada da aynı yanılgı ve senaryo tekerrür ediyor. Diyanet standartlarına uygun Protestan Müslümanlığın doğurduğu gulyabaniler, mitolojideki/masallardaki belâlara benziyorlar. Evrenin ve logosun dengesi bunlara göz yummaz, hayat absürt ve patolojik olanı imha eder, tıpkı Nazizmin akıbetine benzeyebilir.
Hak’kın kılıcı, haksızlığa merhamet etmez.