Yanıldığımın Bilincindeyim
Evrende liberal bir işleyiş yoktur, uzayda rastlantılar ve zorunluluklar vardır. Fizik/doğa yasalarında liberalizme yer olamaz. Varlık, var oluşun doğasına uymadan var olamaz.
O halde; sosyal hayatı, hukuku, ekonomik düzeni, eğitimi, siyaseti, diplomasiyi, felsefeyi, sanatı vb. müphem bir ‘şey’e göre düzenleyemeyiz. Liberalizm, -ekonominin haricinde- hiç bir alanda bir düşünce oluşturamamıştır, iktisat üzerine tezlerine de paradigma denilemez zaten. Liberal bir ontolojik kuram olamayacağına göre, liberal bir epistemeloji ve aksiyoloji(etik ve estetik değerler) de olamaz.
Muhafazakârlar ve faşistler gibi “düşünce suçu”ndan bahsetmezler, fakat daha kötüsünü başarırlar, onaylamadıkları düşünceleri akademisyenler, teorisyenler ve medya aracılığıyla kamu oyunun gözünden düşürüp alay konusu yapmayı başarırlar. Özgürlük anlayışları herkesi kapsamaz, burjuvaziye hizmet eden fikirlerin yayılmasını finanse eder, diğerlerini boğarlar.
Liberal bir sanat felsefesi, hukuk felsefesi, bilim felsefesi, eğitim felsefesi ve pedagoji kuramıyorlar, çünkü bu mümkün değil. Liberalizmin insan yetiştirme modeli bile yok, “bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler” tarzında yetiştirilen çocuklar da insan değil mutant oldular. Hilkat garibeleri, gulyabaniler oluyorlar görüyorsunuz.
Bu ülkede liberalizmi bir özgürlük yaklaşımı olarak savunanlar, sınıf düşmanlığını şirin bir maske ardına gizlemeyi başarıp, sermayeye ve iktidara büyük hizmetlerde bulundular, ceplerini doldurdular fakat insanlık için hiçbir şey yapmadılar, yapmazlar.
Yeni Dünya Düzeninin finansal gücü, Soros’cu entellektüeller ve Radikal 2 solculuğuyla bunca yıl düşünce ve siyaset dünyamızı kirletti. Fransız baronu Ahmet İnsel ve Baskın Oran, Murat Belge, Ferhat Kentel, Ufuk Uras, Hasan Bülent Kahraman, Nuray Mert, Bejan Matur, Mario Levi ile onların hempaları liberal güçler, bu ülkeye özgürlük ve insan hakları mücadelesinde yeni ufuklar mı açtılar? Akademik düşüncenin içini boşaltıp; sol cenahın, gençliğin ve sendikaların(işçi sınıfının) nabzını düşürüp, dolayısıyla kadim Anadolu halkının isyancı ruhunu, başkaldırı geleneğini beş para etmez akılları ve kaypaklıklarıyla yok edeceklerini zannettiler.
Bugüne dek boşa kürek çektiklerini, boşuna mürekkep tüketip, başımızı ağrıttıklarını anlamış olmaları gerek. Ancak bugünlere gelmemizde AKP hükümeti bu tayfaya çok şey borçlu, bu sebeple bir çoğu akîl adam oldular. Her şeylerini şeytana sattıklarını çekinmeden gösterdiler. Ama tarihte liberal bir işleyiş yoktur ve bunların hesabını soracaktır.
Hüseyin Kaplan