Yüzsüzlük Rapsodimiz
Demokratik aile, ancak demokratik bir toplumda olasıdır. Aile kurumunun mevcut yapısı, rol ve işleyişi değişemezse, formel ve informel tüm kurumların, mülkiyete, aileye, cinselliğe, çocuğun değerine bakışı değişmezse, çocuk istismarı sona eremez.
Klinik psikoloji ve psikiatri, normal dışı davranışların içinde tanımladığı “pedofili, zoofili, nekrofili, insan yiyiciliği vb.” türünden filleri işleyenleri, hasta ve sapkın kapsamına alarak, diğer insanları tenzih eder ve insanla ilgili genel kanaatlerimizin değişmemesine özen gösterir.
Bir kısım sapkınları hastane ve hapishanelere kapatarak toplum güvenliği ve genel ahlak güvence altına alınmış varsayarız. Böylece içimizdeki çürük elmaları temizlemenin huzuruyla bir sonraki tüyler ürpertecek (!) vakaya kadar rahat ederiz.
Oysa, ötekileştirdiğimiz bu hasta ve sapkınlar kimlerdir, nasıl kişilerdir, nasıl bir çevreleri vardı, onları bu davranışa iten koşullar nelerdir? diye pek düşünmeyiz, manyak deyip geçiştirmek kolayımıza gelir ve çevremizde bu kişilerle karşılaşmadığımıza, yakınımız, dostumuz olmadıklarına şükrederiz.
Peki, bir gün karşılaştığımızda tepkimiz ne olabilir, bunu kaç kişi kestirebilir? “Asacaksın, keseceksin böylelerini” diyenlerin hangisi, o hastalarla karşılaştığında tutarlı ve cesur tavırlar takınabilmiştir?
Oysa, “bana dokunmayan yılan” diye görmeze gelmeler ve şirin görünmeye çalışmalar inanılmaz boyutlardadır. Halbuki, onları hasta ve sapkın yapanın, mevcut sözde ahlaki değerler olduğunu ve kendimizin de bunu ne denli içselleştirdiğimizi bilmezden geliriz.
Pedofilide olası nedenler
“Pedofili, zoofili, nekrofili, insan yiyiciliği vb. türünden normal dışı sayılan davranışların yanı sıra, insanın tuhaf cinsel fantezilerinin (sadist-mazoist gibi) kaynağı ne olabilir?” sorusunun yanıtını ararken evrim sürecimizin ve insan olma serüvenimizin âsude bir bahar olmadığını, aksine acılı ve kahırlı oluşunun bilgisi, bu istenmeyen insanlık dışı (!) vakaların, sadece paçamıza sıvanan bir çamur olmaktan çok ötede, ilkel zihinsel arketiplerimizden kaynaklandığını ve bunlarla baş etmenin ceza hukukuyla, ahlak öğretileriyle, pedagojik tedbirlerle, klinik müdahalelerle mümkün olmadığını, belki bir nebze kontrol altına alınabileceğini söyleyebilirim.
İlkel atalarımız, kardeş türleri ve kendi türünü yiyebilen bir vahşi olduğu için, güçlü ve güçsüz arasında kurduğu ilişki, cinsel eylemlerini de kapsamıştır.
Bir mağara adamının bir kadınla ilişkisinde zora başvurmasını eşitsiz ilişkilerin ilk adımı sayabiliriz. Bugün bir yetişkinin, bir çocuğa, hayvana, engelli kişilere, hastalara, ölülere tecavüz edebilmesinin zihinsel arketipleri ilkel insana uzanıyor.
Her türlü filia’nın doğuşunun buna bağlı olduğunu düşünüyorum. Günümüz hedonist insanının uçuk fantezileri, yabanıl dönemimizden kalan bir mirastır. İnsanlığın masumiyet çağı yaşadığı bir dönem yeryüzünde görülmüş müdür?
İlkel insanın oyuna, eğlenmeye ve sekse çok zaman ayırabildiği mağara dönemlerinde, henüz utanmanın keşfedilmediği, süper-egonun oluşmadığı çağlarda, seksin toplu oynanan bir oyun (orjiler) haline gelişiyle, grup içinde ensestin, pedofilinin vb. eylemlerin vuku bulmaması düşünülemez.
Çünkü, çocuk ile yetişkin arasında henüz bir ayrım yoktu. Çocuklar her eylemde beraber yer alabilirlerdi.
Tabuların ortaya çıkışıyla bu davranışlar her ne kadar yasaklansa, göreli olarak azalsa bile, çağlar boyunca yeryüzünden silinmediği biliniyor. İnsana ait olmayan dürtülerin yasaklanması söz konusu olamazdı.
Simbiyotik aile ve pedofili
Ensest ve pedofilinin tetikleyicilerinden birisi ve en önemlisinin “simbiyotik aile ilişkileri” olduğu bilinmektedir. Kutsal aile savunucuları, simbiyotik ilişkilerin sağladığı kuluçka sıcaklığı rehavetinin, kastrasyon aksiyetesini bir nebze teselli edip, yatıştırarak, kutsal aile düzenini ve genel ahlakı kurtardığını varsaysalar da, insanın gerçeğinin hiç de öyle olmadığını biliyoruz.
Otoriter toplumlar, simbiyotik ve otoriter aile modelini üreterek ayakta kalabiliyor, suç saydıkları fillerin işlenmesinin nedeni yine kendi kurdukları düzendir.
Günümüzde, bir erkeğin bir kadına yaklaşabilmesi için, kadının ondan daha güçsüz, özgizleyici olması gerektiği konusunda yazılı olmayan kurallarımız var.
Kadınlar da, kendilerini ezecek güçte bir erkek imgesine sahip oldukları için, bu durum erkekleri egemen ideolojiye uygun davranma konusunda daha da ajite ediyor. Özgizleyici davranarak erkeğin kendini ezmesine ortam yaratarak güçlü erkek imgesine kavuşmuş oluyor.
Bir çok erkeğin sekreteriyle, kendinden alt statüde bir kadınla veya ev kızıyla evlenmesinin, bir mesleği varsa bile çalıştırmamasının nedeni, erkeğin özgüven eksikliğidir. Özgüveni yüksek, güçlü bir kadından korkanlar, ancak ezik hanımlarla yaşayabilirler.
Aksi de söz konusu olabilir, ezilmeyi bekleyen kadın, bu fantezisi gerçekleşmeyince, erkeği ezerek sünepeleştirir ve gönlünde yatan faşizmi tatmin etmiş olur.
Peki bu durum, hep böyle mi süre gidecektir?
Ezen-maço erkek veya ezilen erkek, her iki durumda da günün birinde karısına karşı nötrleşecektir. Bir taraftan yatak odasında “lolita oyunları” sürmektedir, kadının dişilikten anladığı çocuksu kadın olmak ise, bu durum ergenlik dönemine takılı kalmış, üst beyni gelişmemiş bir erkeğin ilkel arketiplerini kışkırtacaktır.
Dolayısıyla, ezilen sünepe erkek, onu reddemeyecek küçük kızların savunmasızlığı karşısında kendini güçlü hissedecek ve erkek olduğunu kendisine kanıtlayacaktır, hatta mağdur çocuk kendi çocuğu bile olabilir.
Ezen-maço erkek de, tavizkâr, kendini külçe gibi bırakan ezik hanımdan tiksinecek ve farklı fantaziler denerken, pedofiliye de bulaşmadan geçmeyecektir.
Çocukların özel mülkiyet statüsünden kurtarılması
Ancak, yüzünde insana tecavüz edip sonra öldürecek bir ifadeye sahip olanlar, necip milletimiz tarafından yakışıklı, karizmatik ve şerefli bulunuyor.
Kadınlar da çocuk istismarı konusunda masum sayılamazlar, bilerek veya bilmeyerek, göz yumarak, sineye çekerek ortaktırlar. Batı’daki klinik bilgilere göre – bizde böyle istatistikler tutulmaz – istismara uğramış çocukların yüzde 20’si kadınlar tarafından istismara uğramaktadır.
Demokratik aile, ancak demokratik bir toplumda olasıdır. Aile kurumunun mevcut yapısı, rol ve işleyişi değişemezse, formel ve informel tüm kurumların, mülkiyete, aileye, cinselliğe, çocuğun değerine bakışı değişmezse, çocuk istismarının sona ermesi düşünülemez.
Çocukların özel mülkiyet statüsünden kurtarılması bilincini nasıl geliştirebiliriz? İnsan, yapmadıklarından da sorumludur ve ancak rahatsız bir vicdana vicdan denilebilir; vicdanının müsterih olması için ne yaptın?
Hüseyin Kaplan