Zamanın ve insanın çölüne hoş geldiniz
Evrende tek bir zaman, ortak bir ‘şimdi’ yoktur. Her galaksi, her gezegen farklı zamanlar yaşamakta, bu da zamanın sonsuzluğunu ve yaşamın zengin çeşitliğini sağlamakta. Eğer zaman tek bir boyuta sahip olsaydı, her gün dejavu yaşardık ve yaşamak da istemezdik. Bu dünyada her kıtada ve ülkede farklı uygarlık türleri ve farklı zamanlar aynı anda yaşanıyor.
İnsanlar da aynı anda farklı zamanlar ve boyutlar yaşıyor. Dilenci ile kral, işçi ile öğrenci, bir general ile gecenin ayazında nöbetteki bir asker, balıkçı ile sanatçı, soğukta donan mülteciler ile lüks yatlarda eğlenenler, aynı zamanda ve boyutta değiller.
Mutluluk dediğimiz şey, bazı kimselerle ortak bir zamanda buluşabilmek sanıyorum. Benzer şeyleri düşünebilmek, keyif alabilmek, an’ın tadını çıkarabilmek olsa gerek. Bir konser sonrası coşkuyla alkışlayan dinleyiciler ortak bir katharsis yaşamanın hazzıyla mutludurlar. Aksi halde aynı evde yaşayan kimseler farklı zamanları yaşayabiliyor ve mutsuz oluyorlar.
Düşüncede, estetik algıda, mizahta, olayları yorumlama ve tepki vermede ortak bir şimdide buluştuğumuz kişilerle anlaşır, kafadar oluruz ve onları severiz. Yalnızlık denilen his ise, hiç kimseyle ortak bir an’da buluşamamak, aynı zamanı yakalayamamak, yörüngesini yitirmiş bir gezegen gibi tek başına sürüklenmeye benziyor.
Bu acımasız hakikatten ürkenler, anlıyor ve anlaşıyorlar gibi yaparak, avunup gidiyorlar. Bu kaygıları gidermek için sonsuz sayıda bahaneye sığınıyor insanlar; futbol takımının taraftarı olmak, evlenip amip gibi çoğalmak, akrabalarla içli dışlı olup hepsinden nefret etmek, düğüne derneğe baloya koşturup yalancı mizansenlerde boy göstermek, siyasi gruplarda sosyalleşmeye çalışıp hiç bir iş yapmamak, bir Türk dünyaya bedeldir demek, ben feministim var mı bana yan bakan demek, hepsi yalnızlığın ve ortak bir hissiyatın/zamanın yakalanamamasının ıstırabıdır.
Hüseyin Kaplan