Hoşgörü Boşgörü müdür?
Affetmekten, bağışlamaktan bahsedenler üstenci bir dil ile konuşuyorlar. “Ben senden üstteyim, seni bağışladım” türünden sözler, şişmiş bir egonun caka satmasıdır. Hesap sormanın vakti, intikam almanın imkânı geçmişse, burnu büyük laflar sarf ederek elimize bir şey geçmediğinin farkındayız.
Merhametli olmanın erdeminden dem vurmak da aynı derecede zalimliktir. Kim kime ne hakla merhamet gösterip vicdan tazeliyor? Kimin mevkisi ötekinden yukarıda?
Hoşgörü de matah bir şeymiş gibi sunuluyor. Birisi size “Seni hoş görüyorum” dese, kendinizi nasıl hissedersiniz? “Kimdir bu evliya?” demez misiniz? ‘Dinimiz hoşgörü dini’ demek, ‘zulümlerden zulüm beğen’ demenin yumuşatıcı dökülmüş halidir. İskender’den, Cengiz Han’dan, Timur’dan merhamet ve hoşgörü dileyen ezilmişlerin hâlâ aynı lisanı ve üslubu sürdürmeleri insan oğlunun iflah olmazlığının kanıtlarındandır. Boşa kürek çekmeyin; zalimlerin lütfudur hoşgörü.