Cunta Mimarisi
Mimari bir üst yapı kurumu olarak ideolojiye, sermayeye ve otoriteye hizmet eder. Sürü bir toplum yaratmanın, yozlaşmış bir halk yaratmanın yollarından biridir. Bu plansız ve zevksiz kentleşme ve bu çürük binalarla coğrafyanın güzelliğini ve ruhunu öldürmeye çabalayan bir katliam planının suç ortaklarından birisi de mimaridir. Mesele salt para kazanmakla, kapitalist hırslarla açıklanmayacak denli vahimdir, insana ve doğaya yakışan mimari sanatıyla daha çok kâr elde etmek mümkünken neden böyle yapılıyor?
Çirkin bir ülke yaratarak, çirkin bir toplum yaratmaya çalışanlar, ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar. Bu vahşi kentleşme politikasına “12 Eylül mimarisi” diyorum. Başta İstanbul olmak üzere şehirlerin imar planını bozup atanlar, kaçak binalar yapılmasına göz yumanlar ve teşvik edenler silahlı kuvvetlerdi. Bu rezil macera bizde 27 Mayıs 60 darbesiyle başladı ve hâlâ devam ediyor. Dünyayı başımıza yıkmaya çalışanlar, kendi mimarisini, müziğini, sinemasını, edebiyatını ve akademisini oluşturdular.
Kırdan kentlere göçü hızlandırmak tüm dünyada kapitalizmin hedeflerinden birisidir. Kırsalda yaşayan insanlar kimseye rant sağlamazken, milyonluk kentler kapitalizmin lokomotifi işlevini sürdürüyor ve sermaye sınıfına taze kan sağlıyor. Kalabalık kentleri yöneten siyasetçi ve sermayedarlar kendilerini Zeus zannetmekteler. Bir görgüsüzlük şahikası olarak İslam coğrafyalarında bile gökdelenler yükseliyor. Tıpkı Babil kulesini yapanların tanrıya ulaşmaya ve onu taklit etmeye çalışmaları misali bu deliliğin sonu gelmiyor. Doğal güzelliklerin üstüne Dubai gibi sentetik şehirler inşa edenler tanrılaşmaya özeniyorlar, oysa bu da ‘şirk’tir. Kıyamet gününün “bina ve zina”dan geleceğine inananlar, o gökdelen apartmanlardan aldıkları daireleri ne yapacaklarının kârlı bir yolunu bulmuşlar. Büyük kentlerde “Günlük kiralık daireler” ilanları, evlerini “randevu evi” olarak kiraya veren münkir münafıkların hüneridir. Bunlara bir deprem yakışmaz mı şimdi?
İlgisiz görünüyor olsa da bir başka sorun da şu; çok lazımmış gibi robot teknolojisini ve yapay zekâyı geliştirmeye çabalayan ve bunlara inisiyatif kullanma becerisi kazandırmaya çalışanlar da tanrılaşmaya öykünüyorlar.
S. Hawking defalarca uyarmıştı; “Robotlara inisiyatif kullanma becerisi vermeniz, insanlığın felaketi olur, yapmayın” demesine rağmen kulak asan kimse yok. İmdi bu yazıya da kulak asan pek kimse olmayacak.
İnsan denilen bu primata fazla bir yetki ve yetenek verilmemiş iyi ki, buna rağmen korkunç oğlu korkunç.