Alemin Keyfi Yerinde
Zalimleri yaratanlar ve var edenler kölelerdir, bu yeryüzündeki bunca kan ve göz yaşı, bunca zulüm varsa sorumlusu gönüllü kullardır. Efendileri, ağaları, paşaları ayakta tutan, bu asalakları besleyenler, ezilmeyi ve yoksulluğu bir erdem gibi kabul edip yüceltenlerdir, dünyadaki zulmün ve faşizmin sorumluları. “Zalimin elindeki en güçlü silah, zulmedilenin zihnidir.” (Steve Biko)
Kırbaçlayan birisi yoksa, aralarından birini seçip onu da yaratırlar. Bu sebeple köleler her muameleye layıktırlar, ulufe ve merhamet bekleyenler, zalimlere tapanlar onlardır, sürü insan onlardır. “Hayvan arif olmaz imiş”(Şah Hatayi).
İnsan, dil ve metaforlar üreten bir canlı olduğundan bir nesneye, bir duruma yükleyebileceği isimlerin, kavramların ve anlamların sonu yoktur. Fikir ayrılığı denilen ise, aynı şeyi farklı metaforlarla açıklamaktan kaynaklanıyor.
“Halk” deyince akarsuları durduran solcular, “Yüce Türk Ulusu” diye Meşrutiyet’ten bu yana kafamızı ütüleyen ulusalcılar, “Kahraman Türk Milleti” diye böbürlenen milliyetçiler, insana “eşrefi mahlukat” diyen, ümmeti herkesten üstün gören müslümanlar, “toplumculuk” yüceltmesiyle boşa kürek çeken sosyalistler, insan dediğiniz bu kadarcık işte. Primattan evrimleşmiş, ayağa kalkmış bir gariban, fazla abartmaya gerek yok.
İnsan dediğiniz yırtıcı bir memeli hayvan, libidosu için birbirini öldürür, işkence yapar, özgürlük istemez, yiyecek ve üremek ister. Freud abartıyordu, öyle mi? Pandemi günlerinde fırınların, marketlerin önünde merkepler gibi tepişenler bu halkın evlatları değil miydi? Cezaevlerinden ahırdan dışarı salınan sığır sürüsü gibi bırakılıp aynı gün kan dökenler de necip Türk milletinin bir ferdi değil miydi? Vakıf yurtlarında sübyancılık yapan gözü dönmüşler de namazında niyazında müminlerden değil miydi? Bademlemek oruç bozmuyormuş, öyle söylüyor hacılar.
“Gerçekçi olalım beyler!” diyen nevrotikler var bir de, sanki gerçeklik kavramını çok biliyorlarmış gibi. Gerçeği mi istiyorsun, al sana yüzde üç yüz enflasyon, yeme de yanında yat.
Gerçeğin aşığı mısın, al sana cüppeli, hatipoğlu, fetoş, ensar, sansar, tarikatler, mafyalar, çeteler, cengizler, çıngıraklı yılanlar, al sana kaya gibi gerçeklik, üstüne de tereyağı ister misin?
“İnsandan umut kesilmez” diyen vıcık vıcık iğrenç hümanist/sosyal demokrat zevat var bir de. Hem kibirlidir beyzadeler İngiliz sömürge valileri kadar, hem insan ve san’at sevdası düşmez dillerinden. İnsandan anladıkları kendilerinden başkası değildir, bir de onlara gönüllü hizmet eden ahmak avam takımı. Süs köpekleri daha kıymetlidir herhangi bir işçiden.
Demokrasiyi ancak yalnızlar kurabilir, sürüler kuramadı asırlar boyu. Sürüler keçi gibi kokarlar ve korkarlar. Düşünceden uzak olunca demokrasiden de uzak kalan sürü, faşizmin pis kokusunu taşır.
İstikrar diyerek bu ülkeyi yerin dibine batıran sermaye sınıfı, gemiyi ilk terk eden fareler misali Malta’ya kaçtılar ama hakikatlerden kaçılmaz.
Erzurumlu Emrah hak ettiğinizi söylemişti asırlar evvel;
“Ne Vefasın Gördüm Bezm-i Cihanın
Kan İle Pür Olsun Peymaneleri
Ne Lütfunu Gördüm Pîr-i Muganın
Basma Yıkılsın Meyhaneleri”