Hayvanlarla Sorunu Olan Sorumsuzlar
Dünyadaki dengelerden, ekosistemden, besin zincirinden habersiz sözde okumuş zalimlerin başımıza her daim türlü işler açmalarıyla doğa ve insan mağdurdur. Yeryüzündeki tüm büyük kentlerde veba gibi salgınlar çıkmıyorsa, bunu sokaklarda sahipsiz dolaşan, hor görülen, bir kap su verilmesi çok görülen kedilere borçluyuz.
Eğer bu küçük yırtıcılar olmasa, köyleri yılanlar, gelincikler ve fareler basar vakit kaybetmeden. Şehir kanalizasyonlarının kedi boyunda farelerle dolu olduğunun herkes farkında. Sokak kedisi diye burun kıvırdıkları hayvanlar olmasa farelerin tamamı dışarı çıkar, sokaklarda dolaşır, yiyecek satılan yerlere, fırınlara, lokantalara saldırır, binaları delik deşik ederler. Bir aya kalmadan veba ve tifo gibi salgınlar yayılır. Bunlarla baş edebilecek hiç bir tedbiri yok hiç bir gücün.
Onlara mama ve su verenlerle alay eden, öldürülsün diyen küstahların mental seviyesi Ortaçağ Papaları ile aynı çizgide. Kedilere tahammül edemeyenlerin kulaklarını fareler kemirir, başka seçeneğiniz yok. Sevmek zorunda değilsiniz ama tahammül edeceksiniz. Çünkü demokrasi, işimize gelmeyen kimselere ve fikirlere tahammül seviyemizdir. Aksi halde Nazizm hortlar, hayvana yapan insana da yapar, krematoryumlar kurulur.
İnsana karşı suç işleyen tüm canilerin geçmişinde mutlaka ama mutlaka hayvanlara karşı suç işlediklerini Adli Tıp literatürü belgeliyor. Önce hayvanlar üzerinde staj yapıyorlar. Kadınları ve çocukları döven ve öldürenlerin geçmişinde, çocukluğunda hayvanlara kötü muamele öyküsü çıkıyor. Geleceğin sosyopatları, katilleri küçük yaşlarda bu virüsü alıyorlar yakınlarından. Değer verilen sevilen çocuklardan suç işleyen hastalıklı kimseler çıkmıyor.
Ömründe hiç bir hayvanın başını okşamamış, bir lokma yiyecek, bir damla su vermemiş, onlara sempati bile duymayan kimselerin şair, yazar, sanatçı, âlim geçindiklerini de görüyoruz. Bunlar zarar veren tarafta olmasalar da insan ya da hayvan hiç bir canlıya faydaları da dokunmayan duygusuz, nötr kimseler, “yaralı parmağa işemez”ler tayfasından. Fakat bunlardan meseleye uyanan bazıları merhametli ve sempatik görünme adına evlerine cins bir kedi alıp resimler paylaşarak imajlarını kurtarmayı başarırlar. Aynı kimselerin insanlara karşı ne denli hoyrat oluşları da ruhlarının kirlerini ifşa eder.
İnsan öldürmenin yasalarla yasaklanması karşısında kan dökmenin meşru bir yolu olarak avcılığa baş vuranlar da içlerinde birer katil taşıyanlardır. Avcı ve toplayıcı çağlarda yaşamadığımıza göre, özellikle ateşli silahlarla masum hayvanları avlayanlar, turizm amaçlı(!) yaban hayvanlarını zevk için avlayan ve avlatanlar aramızda dolaşan saygın ve zengin katillerdir. Ayılar, geyikler, dağ keçileri, Orman bakanlığı ya da Turizm bakanlığı kurup insan avlatıyorlar mı?
Yollarda sürat yaparak zevk için kedileri, köpekleri ezen sürücülere hiç bir ceza yaptırımı uygulanmıyor, alt tarafı hayvan diyerek, istemeden oldulara sığınılarak. Bunlar fırsat bulduklarında insanlara da aynısını yapabilecek tıynette tehlikeli yaratıklar. Çocuklara da çarpıp kaçan sürücüleri bilmeyenimiz yoktur.
Bu sorunların insan merkezli bir dünya anlayışında çözümleri olamaz. Ancak dünyanın merkezinin bizim olmadığımızı kabul edersek çözümler buluruz. Bu gezegen bize ait değil, bizler gelip geçici misafirleriz. Bu hakikate göre davranabilen insanlık mutlu olabilir. Herkes zekâsı kadar sorumlu hayattan, zeķâsı kadar sorunlu.